Ekim 1917 Rus Devrimi Üzerine Alain Badiou
“1917 Rus Devrimi insan türünün tarihinde daha önce benzeri yaşanmamış bir olaydı”
https://www.versobooks.com/blogs/3325-alain-badiou-on-the-russian-revolution-of-october-1917
Bugün, kapitalizmin küresel ölçekteki zahiri zaferi sonrasında unutulmuş görünen bir noktayı vurgulamak isterim, 1917 Rus Devrimi, insan türünün tarihinde daha önce benzeri yaşanmamış bir olaydı.
Bu bağlamda, her şey göz önüne alındığında insanlığın tarihinin oldukça kısa olduğunu hatırlamakta fayda var. Toplamda 200.000 yıl civarı ediyor, dinozorların gezegenimizde hakim olduğu milyonlarca yıla kıyasla çok değil. Bu kısa süreçte, sadece bir temel “devrim” yaşandığını söyleyebiliriz: “Neolitik devrim”. Bu devrim, çok daha verimli araçlar, yerleşik tarım, mülk sahipliği kavramının oturması, çömlekçilik, atıl bir yönetici sınıfın varlığına imkan veren yiyecek fazlalığı ve bunun yol açtığı devlet kurumunun yaratılması, yazı, para, vergiler, askeri ekipmanın mükemmelleştirilmesi (bronz sağ olsun), uzak mesafe ticareti anlamına geliyordu. Bunların hepsi birkaç milenyum önceye uzanıyor ve hala bu aynı noktadayız. Endüstriyel üretim, modern bilimin desteğiyle, süreçlerin birçoğunu hızlandırmış olsa da, dünyamız hala rakip devletlerin dünyası, savaşların, dar bir finansal oligarşi tahakkümünün, uluslararası ticaretin belirleyici etkisinin, hammaddelere askeri yollarla el koymanın, neredeyse tümden aç biilaç birkaç milyarlık devasa insan kitlelerinin, yoksul köylülerin ikincil konumlarda yer almak için tüm bölgelerden tıklım tıkış metropollere doğru kitleler halinde ve sürekli hareketinin…
Devletlerin ekonomik temellerine dair sorular politik tartışmanın merkezine, çok gecikmiş olarak, şunun şurasında en fazla birkaç yüzyıl önce geldi. O zamandan beri, aynı baskıcı ve ayrımcı sosyal yapılanmanın herhangi bir devlet biçimi (kişisel güç veya demokrasi) ardına saklanarak rahatına bakabileceğini iddia, hatta ispat edebiliyoruz. Kast ettiğim, en önemli devlet kararlarının hep özel mülkün korunmasına, bu mülkün aile yoluyla kuşaktan kuşağa taşınmasına ve bütünüyle korkunç eşitsizliklerin sürdürülmesine yönelik olduğu yapılanmalar.
Sonra sadece politik gücün biçimi sorgulamakla yetinenlerden farklı olarak, devrimci inisiyatifler geldi. Bütün on dokuzuncu yüzyıl bu yönelimdeki devrimci çabaların –genellikle kanlı- başarısızlıklarıyla doluydu. Paris’in kaldırımlarındaki otuz bin ölüsüyle Paris Komünü, bu felaketlerin en görkemlisi olarak kalmaya devam ediyor.
Öyleyse söyleyelim: Rusya’nın düşüncesizce 1914–1918 Dünya Savaşına girmiş despotik merkez devletinin güçten düşmesi; ilk demokratik devrimin (Şubat 1917) bu devleti devirmesi şartlarında; kendisini hapsedecek muhafazakar sendikalar olmayan, isyana düşkün genç bir işçi sınıfının oluşmaya başlaması; organizasyonu amansız bir Bolşevik Parti’nin liderliğinde; ve güçlü bir Marksist kültür ile Paris Komününden alınan derslerle lanetlenmiş uzun süreli bir savaşçılık tecrübesini harmanlamış Lenin ve Troçki ile; bunların tümünün bileşimiyle Ekim 1917’de, tüm insanlık tarihinin ilk Post-Neolitik devriminin zaferi geldi.
Bu, ilan edilmiş hedefi bütün “modern” toplumların binlerce yıllık temellerini, üretim ve değişimin finansal kontrolünü eline almışların gizli diktatörlüğünü, devirmek olan bir gücü başa getiren bir devrim anlamına geliyordu. Yeni bir modernliğin temellerine açılan bir devrimdi. Bu katıksız tuhaflığın ortak adı “komünizm” di — ki bana göre hala da öyle. İşçi ve köylü kitlelerinden entelektüel ve sanatçılara dünyanın dört yanından her çeşit insan, bu devrimi komünizm adı altında tanıdı, önceki yüzyılın ağır yenilgilerinin yarattığı intikam hissiyle orantılı bir hevesle kutladı. Artık, Lenin’in ilan edeceği üzere, muzaffer devrimlerin çağı gelmişti.
Bu eşi görülmemiş maceranın daha sonraki yansımaları ne olursa olsun, modern Neolitik kliklerin dünyanın dört yanında işleri tekrar ellerine aldığı günümüzde durum nasıl olursa olsun, Ekim 1917 Komünist devrimi, insanoğlunun oluşunun zaman çizelgesinde, hükümran kapitalizmin şimdi ve bundan sonra, geçmişe ait bir şey olacağını bilmemizi sağlayan temel olmaya devam ediyor. Zevahire rağmen.